Kaygı Nöbetlerini Önlemek ve Onlarla Başa Çıkmak Yumuşak Bir Dokunuşla Mümkün

Öfkeli Çocuğunuz Aslında Endişeli Mi?

0 Comments

Candida Fink M.D.

Öfkeli Çocuğunuz Aslında Endişeli Mi?

Çev. Aişe A. Yılmaz

 

Anksiyete ile tetiklenen patlamaları anlamak ve yönetmek için ipuçları.

Anahtar Noktalar

  • Şiddetli ve sık görülen duygusal patlamaların, anksiyete bozuklukları da dâhil olmak üzere birçok olası nedeni vardır.
  • Çocuklar, yetişkinlerin onları sıra dışı görmeleri de dâhil olmak üzere birçok nedenden dolayı korkularını yetişkinlere ifade etmezler.
  • Çocukların korkularını kabul etmek-onaylamak, onlar hakkında daha fazla şey öğrenmenin ilk adımıdır.

Danışanım Harriet ilk tanıştığımızda 8 yaşındaydı. Ailesi, öfke krizleri nedeniyle ne yapacaklarını şaşırmış durumdalardı. Krizler her zaman, birden bire oluyor gibiydi, ancak asıl tetikleyici –okul için olsa bile- evden çıkmaktı. Harriet öfkeden kuduruyor, bir şeyler fırlatıyor, ebeveynlerine korkunç isimler takıyor ve bazen ona yaklaşmaya çalıştıklarında onları itiyor ya da tekmeliyordu. Nihayetinde ona kaygı bozukluğu teşhisi koydum. Bilişsel-davranışçı terapi önemli ölçüde yardımcı oldu fakat bir ilaca (SSRI) ihtiyaç duyuyordu, ilaçtan sonra semptomları çok daha iyi oldu.

Bu öfkeli, öfke nöbeti odaklı kaygı durumu, özellikle de öfke patlamaları genellikle çocukların kendi istediklerini elde etmek için kullandıkları bir “davranış” olarak düşünen ebeveynler ve öğretmenler için kafa karıştırıcı olabilir. Ancak tipik stratejilere yanıt vermeyen şiddetli, kalıcı patlamalar, bir şeylerin yanlış olduğunun belirtileridir. Bir çocuk psikiyatristi olarak, kalıcı veya şiddetli krizlerin çok çeşitli olası nedenlerini düşünürüm ve kaygı listemde üst sıralarda yer alır.

Kaygı Bizi Hayatta Tutar

Kaygı, hayatımızda önemli işlevlere hizmet eder. Beyin olası bir tehdidi algıladığında, bizi hayatta tutmak için tüm vücut tepkisini üretir. Beynimizin diğer bölümleri, tipik olarak, tehdit düzeyini netleştirmek ve yanıtlarımızı değiştirmek için diğer bilgileri almamıza ve işlememize yardımcı olur. Ancak, daha fazla veri olmadan, hayatta kalma süreçlerini yöneten “beynin arkası” bir tehdit algılar ve bir “ölüm kalım” yanıtı oluşturur.

Beynimiz ve vücudumuz stres faktörlerine üç temel yolla yanıt verir: savaş, kaç ve don. Tüm bu tepkilerin merkezinde kanın, karmaşık düşünme, ilişki kurma, problem çözme ve diğer benzer görevlerin gerçekleştiği beynimizin ön kısmından uzaklaştırılması vardır. Bu görevler, ölüm kalım söz konusu olduğunda önemsiz olarak belirlenir. Kan ciğerlerimize, büyük kaslarımıza ve beynimizin bizi uyandıran bölümlerine kayarak bizi tetikte tutar ve yalnızca tehditten kaçınmaya odaklanır. Kaçma tepkisi tehditten kaçar. Donma tepkisi ise algılanmayı önleyebilmek için mümkün olduğunca hareketsiz kalır. Ve dövüş tepkisi ise tam olarak tehdidi alt etmek için savaşmaya hazırlanmaktır.

Anksiyete Bozuklukları Tehdit Tespit ve Müdahale Sistemlerini Bozuyor

Anksiyete bozukluğu olan çocukların algılama monitörleri tehdit algılamaya fazlaca uyumludur. Beyinleri ve bedenleri her zaman tehlikeye karşı fazla tetiktedir, öyle ki tehlike olmadığı durumlarda bile tehtid algılayabilirler. Ancak tehdit algıları, endişelerini tetikleyen bir şeydir. Dolayısıyla kaygılı bir çocuk, beyninin yüksek risk olarak algıladığı bir durumdaysa, beyni ve vücudu savaşma, kaçma veya donma moduna geçer.

Dövüş modu, olağanüstü krizleri tetikleyebilir. Bu krizlerin bölümlerinin şiddeti değişir, ancak en aşırı olanlarda çocuğunuz tamamen başka bir şeye veya başka birine dönüşmüş gibi görünebilir. Çok küçük çocuklar bile ağzı bozuk bir yetişkin gibi küfredebilir, ebeveynlerine onlardan nefret ettiklerini söyleyebilir, ebeveynlerine zarar vermekle tehdit edebilir, tüm odayı mahvedebilir, tekme ve yumruk atabilir ve boğazlarını yırtacak gibi bağirabilirler. Eğer bu kriz anı okulda olursa, bütün bir sınıfın boşaltılmasına neden olabilirler.

Kaygılı çocuğun beyni ve vücudu, algılanan tehditlere yaşam ve ölüm enerjisiyle yanıt verebilir. Ve çocuklar henüz bu duyguları tanımlamak için iyi kurulmuş bir kelime dağarcığına sahip değiller, ya da korkuları onları endişelerini yüksek sesle söylemekten alıkoyuyor. Tehdit algılarını tetikleyen veya yükselten bir talepte bulunulursa, küçük insan benlikleri tam savaş moduna geçer, çünkü hayatta kalmak için savaşma ihtiyacını algılar.

Bu aşırı krizlerin nedeni, beyin yaşam/ölüm protokollerini devreye soktuğu için kaygı olabilir. Çocuğun ön lobları, tehdit-hayatta kalma eylemlerine için yakıt ayırmak için “düşük güç” modundadır. Bunu anlamak, aşırı derecede sinir krizi geçiren endişeli bir çocuğa nasıl yaklaştığımızla ilgili her şeyi değiştirir. Kaygı bozukluğunu tespit ve tedavi etmek, çocuğun normal çocuk yaşamına geri dönmesine yardımcı olmak için çok önemlidir.

Krizler “Savaş” Tepkisidir

Harriet örneğinde, onun ailesi ve evi hakkında birçok endişesi olduğu yavaş yavaş anlaşıldı. Harriet, o okuldayken annesinin hastalanabileceğini ya da ölebileceğini, hırsızların geleceğini ya da yangın çıkacağını düşünüyordu. Olaylara göz kulak olmak için evde kalmanın herkesin güvende kalmasına yardımcı olacağı kanaatindeydi. Bu korkuların birçoğunu geceleri yaşıyordu ve genellikle yatmadan önce öfke nöbetleri geçiriyordu. Uyurken de kötü şeyler olmasından korkuyordu. Bu yüzden, sadece kaygılı değil, aynı zamanda yorgundu. Bu düşünceler hakkında kimseyle konuşmamıştı, çünkü bunların herkesin düşündüğü olağan düşünceler olmadığının gerçekten farkında değildi. Ayrıca birine söylerse, onu güvenli olduğuna ikna etmeye çalışacaklarından ve evden daha fazla çıkmasına neden olacaklarından korkuyordu. Evde her zaman bu kadar çok soruna neden olduğu ve anne babasını çok üzdüğü için kendini kötü hissediyordu ama bir şeyleri nasıl değiştireceğini bilmiyordu.

Harriet’in ebeveynleri, bunun kaygı olduğunu öğrenene kadar birçok kez hüsrana uğradılar; kitaplardaki ve İnternet’teki bütün ebeveynlik programlarını (davranış çizelgeleri, çıkartmalar, ödüller, cezalar ve geri sayımlar) denediler. Diğer aile üyeleri, Harriet’in onları manipüle ettiğini söylediler, onu zorla arabaya koymaları, istediklerini ona zorla yaptırmaları gibi önerilerde bulundular, ebevenyleri bunları denedi ve bu, tahmin edilebileceği gibi, sıkıntısını artırdı ve krizleri daha da kötüleştirdi.

Harriet savaşmaktan yorulduğu ve bitkin düştüğü çoğu gün okula geç gidiyormuş ama bazen okula hiç gidemediği de oluyordu. Öğretmenler ve okul, ailesinin neden 8 yaşındaki bir çocuğu kontrol edemediklerini merak ediyorlardı ve artık usanmışlardı. Okulda, Harriet dikkati çabuk dağılan, sinirli ve içine kapanık biriydi. Birçok görüşme ve mesajlaşma yapıldı. Ortaya çıkan sonuç, öfke nöbetlerinin kontrolü altında olduğu ve krizlerin bir “davranış” sorunu olduğuydu Çözüm olarak daha fazla davranışsal yönetimi düşündüler. Ancak çözümleri yanlış problem içindi.

Anksiyete Olduğunu Nasıl Anlarız?

Peki, bir çocuğun öfke nöbetlerinin veya krizlerinin kaygı kaynaklı olup olmadığını nasıl anlarız? Alışılmadık görünen veya herkesi yıpranan patlamalar hakkında endişeleriniz varsa, lütfen bunu çocuk doktorunuzla konuşun. Sinirlilik ve sinirliliklerin tıbbi nedenlerini ayırt etmek için bir çocuğun tıbbi olarak değerlendirilmesi önemlidir. Çocuk doktoru sizi psikiyatrik bir değerlendirmeye de sevk edebilir. Aynı zamanda, çocuğunuzun kaygı düzeyi hakkında da biraz bilgi toplamaya başlayabilirsiniz. Çocuğunuzun konuşmalarını dinlemek, oyun ve davranışlarını izlemek, başlangıç için en iyi noktalardır. Size endişeyle gelmedikçe çok fazla doğrudan soru sormamaya çalışın (bu, çocukları susturma eğilimidir). Bir korku ifade ederlerse, en önemlisi, onları onaylayın. Korkularının gerçek olduğunu bilmelerini sağlayın (aptalca ya da gerçek olmayan bir korku diye göz ardı etmeyin,onların duyguları aslında oldukça gerçek) merak ediyorsanız ve onları reddetmezseniz onlar hakkında daha fazla şey öğreneceksiniz.

Çocuğunuzun başlangıçta farkında olduğunuzdan daha fazla kaygıya sahip olduğunu öğrenirseniz, bu endişeler çocuğunuzun krizlerinde önemli rol oynuyor olabilir. Yaklaşımınızı onların sıkıntılı dönemlerine kaydırmaya başlamanıza yardımcı olabilir.

Kaygı Nöbetlerini Önlemek ve Onlarla Başa Çıkmak Yumuşak Bir Dokunuşla Mümkün

Kaygıya dayalı krizleri/nöbetleri nasıl ele alırız? Kaygılı patlamaları olan çocukları yönetmenin temelleri genellikle tipik önerilerden farklıdır. Yaşam/ölüm risklerini algılayan “beynin arkası” ile uğraştığımızı unutmayın. Bu yüzden, bunu göz önünde bulundurulduğu bir yaklaşım akıllıca olacaktır. Yaklaşım şunları içerir:

  • Çocuğun artan sıkıntısını mümkün olduğunca erken tespit etmeye çalışın.
  • Yükseltmeyi not ettiğinizde, orijinal talebi tartışmayı bırakın.
  • Kendi duygusal tonunuzu kontrol edin ve mümkün olduğunca dengeli kalmaya çalışın.
  • Mümkün olduğunca az kelime kullanın.
  • “Şimdi sakinleşmelisin” gibi komutlardan kaçının.
  • Çocuğa iyileşmesi için biraz zaman ve alan verin.
  • Yakınlarında kalın ve isterlerse onlarla bağlantı kurun.
  • Nefes saymak veya bir şeyler atıştırmak veya içmek gibi sakinleştirici becerileri modelleyin ve teşvik edin.

Aklınıza ‘ama Dr. Fink, tüm bunların çok uzun sürdüğünü söylüyorsunuz; bunu her seferinde yapamayız’ gibi bir düşünce gelebilir. Ve tamamlama sürecinin biraz zaman aldığı doğrudur. Ancak krizler aynı zamanda görev tamamlama sürecini de durdurur ve bu süreçte herkes duygusal olarak yıpranır. Her zamanki tipik tepkilerimiz, endişeli bir çocuk için algılanan tehlikeyi artırır. Çocukla problem çözmeye başlamadan önce algılanan tehdit seviyesini düşürmemiz gerekir.

Çocuk tekrar sakinleştiğinde, korkularını dile getirme fikriyle olaya yeniden yaklaşabiliriz, eğer bunu ifade edebilirlerse, geçişi tamamlamak için daha yavaş veya sessizce hareket edebiliriz. Kızgın çocuklar genellikle yüzeyin hemen altında önemli bir endişeye sahip olurlar. Bu konuda açık fikirli olmak ve kızgın çocuklar hakkında dar bir bakış açısından kaçınmak, çocuğun acısını hafifletmek için çok önemlidir.

 

Referans:

Fink, C. (2022). Is Your Angry Child Actually Anxious?

 

https://www.psychologytoday.com/intl/blog/changing-minds/202203/is-your-angry-child-actually-anxious

 

Not: Çeviri hakları makalenin yazarları tarafından alınmış olup; çeviri metnin tüm hakları çevirmene aittir. İzinsiz alıntılanamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz vs.

Artı Enstitü

Artı Enstitü
× Merhaba