Memnun Hissetmek Neden bu Kadar Zordur?
Referans: Nir Eyal, Psychology Today
https://www.psychologytoday.com/us/blog/automatic-you/202207/why-its-so-hard-ever-feel-satisfied
Çeviren: Psikolog Sena Kılınçarslan
Neden sürekli huzursuz ve tatminsiziz? Tarihin en güvenli, en sağlıklı, en eğitimli, en demokratik zamanında yaşıyoruz ve yine de insan ruhunun bir kısmı, içimizde kıpırdanan şeylerden sürekli bir kaçış aramamıza neden oluyor.
On sekizinci yüzyıl şairi Samuel Johnson’ın dediği gibi, “Hayatım kendimden uzun bir kaçış.” Benim de kardeşim. Benim de.
Gerçek şu ki, memnun veya hoşnut hissetmeye yatkın değiliz.
Bunun basit bir nedeni var: Review of General Psychology’de araştırmacılar tarafından ifade edildiği gibi, “Eğer tatmin ve zevk kalıcı olsaydı, daha fazla fayda veya ilerleme aramaya devam etmek için çok az teşvik olabilirdi.”
Başka bir deyişle, mutlu hissetmek türler için iyi değildi.
Atalarımız daha çok çalıştılar ve daha fazla çabaladılar çünkü sürekli olarak tedirgin olmak üzere evrimleştiler ve biz de bugün öyle kalıyoruz.
Memnuniyetsizliğin Dört Bileşeni
Dört psikolojik faktör memnuniyeti geçici kılar.
Birincisi can sıkıntısı. İnsanların can sıkıntısından kaçınmak için gidecekleri mesafeler kelimenin tam anlamıyla şok edici.
Science dergisinde yayınlanan 2014 tarihli bir araştırma, bir odada oturmaları ve on beş dakika düşünmeleri istenen katılımcıları gözlemledi. Katılımcıların hafif ama acı verici bir şekilde kendilerine elektrik vermelerine izin veren bir cihaz dışında oda boştu. “Neden biri bunu yapmak istesin ki?” sorabilirsiniz. Önceden sorulduğunda, araştırmaya katılan her katılımcı şok almamak için para ödeyeceklerini söyledi. Ancak odada makineyle baş başa bırakılıp yapacak başka bir şey olmadığında erkeklerin yüzde 67’si, kadınların yüzde 25’i kendilerine şok verdi. Birçoğu bunu defalarca yaptı.
Çalışma, insanların düşünceleriyle yalnız kalmaktan o kadar hoşlanmadıklarını, bu aktivite olumsuz olsa bile başka bir şey yapmayı tercih edeceklerini gösterdi. Bu nedenle, Amerika’daki en iyi yirmi beş web sitesinin çoğunun, alışveriş, ünlü dedikoduları veya ufak tefek sosyal etkileşim yollarıyla günlük angaryamızdan kaçış sağlaması şaşırtıcı değil.
Bizi yönlendiren ikinci psikolojik faktör ise olumsuzluk yanlılığıdır. Bu durum “Olumsuz olayların daha belirgin olduğu ve tarafsız veya olumlu olaylardan daha güçlü bir şekilde dikkat talep ettiği bir fenomen” olarak tanımlanmıştır.
Bir çalışmanın yazarının dediği gibi, “Kötülüğün iyiden daha güçlü olduğu, psikolojinin temel ve yaygın bir gerçeği gibi görünüyor”. Böyle bir karamsarlık hayatın çok erken dönemlerinde başlar. Bebekler sadece yedi aylıkkenden itibaren olumsuzluk yanlılığı belirtileri göstermeye başlarlar ve bu eğilimin doğuştan geldiğini düşündürürler.
Araştırmacılar ayrıca kötü anıları iyi anılardan daha kolay hatırlama eğiliminde olduğumuza inanıyorlar. Araştırmalar, insanların, yetiştirilmelerini genel olarak mutlu olarak tanımlasalar bile, çocukluklarındaki mutsuz anları hatırlama olasılıklarının daha yüksek olduğunu bulmuştur. Olumsuzluk yanlılığı neredeyse kesinlikle bize evrimsel bir avantaj sağlamıştır. İyi şeyler güzeldir ama kötü şeyler seni öldürebilir. Bu yüzden önce kötü olana dikkat eder, daha iyi hatırlarız. Bu özellik türler için faydalıdır.
Üçüncü faktör, ruminasyon, kötü deneyimler hakkında düşünmeye devam etme eğilimimizdir. Yaptığınız veya birinin size yaptığı bir şeyi tekrar tekrar düşündüyseniz, o zaman ruminasyon yaşadınız.
Bu, “kişinin mevcut durumunun bazı ulaşılmamış standartlarla pasif bir şekilde karşılaştırılması”, “Neden işleri daha iyi idare edemiyorum?” gibi özeleştirel düşüncelerde kendini gösterebilir.
Bir çalışmanın belirttiği gibi, “Neyin yanlış gittiğini ve nasıl düzeltileceğini düşünerek, insanlar hata kaynaklarını veya alternatif stratejileri keşfedebilir, bu da sonuçta hataların tekrarlanmamasına ve muhtemelen gelecekte daha iyisini yapmalarına yol açabilir.” Bu potansiyel olarak yararlı bir başka süreç – ama bizi perişan da edebilir.
Dördüncü faktör, belki de içlerinde en acımasız olanıdır. Hedonik adaptasyon, hayatta başımıza ne gelirse gelsin, temel tatmin düzeyine çabucak dönme eğilimidir.
Hedonik adaptasyon, Tabiat Ana’nın sunduğu bir hediyedir. Bizi daha mutlu edeceğini düşündüğümüz her türlü yaşam olayı aslında o kadar da mutlu etmez ya da en azından bu mutluluk uzun süreli olmaz.
David Myers’ın The Pursuit of Happiness’ta yazdığı gibi, “İstenilen her deneyim -tutkulu aşk, ruhsal bir yükselme, yeni bir sahip olmanın hazzı, başarının coşkusu- geçicidir.”
Elbette can sıkıntısı, olumsuzluk yanlılığı ve ruminasyonda olduğu gibi, hedonik adaptasyonun evrimsel faydaları vardır. Bir çalışmanın yazarının açıkladığı gibi, “yeni hedefler sürekli olarak kişinin dikkatini çeker, kişi uzun vadede bu tür çabaların boşuna olduğunu fark etmeden sürekli olarak mutlu olmaya çalışır.”
Birlikte ele alındığında, bu dört bileşen, koşullarınız gerçekten harika olsa bile, yaşamda çok fazla memnuniyetsizliğe neden olur. İnsanlar mutluluğun peşinden koşmak konusunda kararlı olabilir, ancak onu deneyimlemek için çok donanımlı değiliz.
Hüzünlü trombon müziğini şimdi söyleyebilir miyiz? Çaresizlik kaderimiz mi? Hayır.
Memnuniyetsizlik Yenilgi Değildir
Kendinizi hayatta mutsuz hissediyorsanız, bu mağlup olduğunuz anlamına gelmez. Anlamanız gereken, mutsuzsanız normalsinizdir. Türümüzün ilerlemesinden memnuniyetsizlik sorumludur ve bunu hiç hissetmediyseniz, ciddi bir dezavantaja sahip olursunuz. Hoşnutsuzluk, başarıdan vazgeçmek için bir neden değildir. Aksine, hayatınıza sık ve anlamlı zaferler getirme fırsatını sokmak için bir nedendir.
Mücadele ve zor zamanların sadece insan olmanın bir parçası olduğunu anlamak önemlidir.
Yüksek başarı sahibi kişiler, rahatsızlıktan ve hoşnutsuzluktan dikkat dağıtarak kaçmaya çalışmak yerine, kendilerini bu rahatsızlığa ve hoşnutsuzluğa iterler.
Her gün, olmak istediğiniz kişinin nitelikleri olarak tanımladığımız değerlerinize göre yaşamak için bir şanstır. Değerlerinizi yaşamak, zamanınızı önemli olduğuna karar verdiğiniz şeylere bilerek harcamak anlamına gelir.
Değerlerinizi takviminize eklerseniz, bunu çok somut bir şekilde yapabilirsiniz. Bu, en önemli şey için zaman planlamak anlamına gelir.
Günün sonunda, ne yapmayı amaçladığınıza bakabilir, sonunda yaptığınız şeyle karşılaştırabilir ve amacınıza ulaştığınızda zaferinizi kutlayabilirsiniz. Değerlerinize göre yaşadığınızda, kendinizi rahatsızlık ve hoşnutsuzluk hissetmekten alıkoymak yerine, dikkatiniz dağılmaz hale gelirsiniz.